.jpg)
Yazı da kışı da birbirine harmanlanmış yeni mevsimler inşa
ediyoruz. Bozuyoruz tüm dengeleri. Ruhumuzu bozduğumuz gibi… Eski yurdum
manzaralarını bozduğumuz gibi. İçtiğimiz eski suların tadını bulamayacak kadar
çok eskittik her şeyi. Bayram sevinçlerini, heyecanını çocukluğumuzda
bıraktığımız gibi. Kalabalık aile neşesini kaçırdığımız gibi. Akide şekerlerin
tadını hatıralarda anımsayacak kadar “çok” oldu “eski” oldu her şey. Yakın
zamanları uzak ettik birbirimize. Yıllar süren kavuşmaların kıymetini bilen
kuşakların hemen alışılıp vazgeçilen nesilleri olduk…
Vazgeçmiyor ruhumuz… Özlüyoruz bir şeyleri. Bekliyoruz,
anımsıyoruz, istiyoruz belli belirsiz. Özlüyoruz ama bilmiyoruz neyi neden özlediğimizi. Soyutlandık git
gide gerçekliklerden. Bir bedende üç beş karakter gördük göreli olamadık
kendimiz gibi. Kalkanımızla zırhımızla dolaşmaya başladık başlayalı çocuklar
daha bir masum göründü gözümüze. SEVMEYİ unuttuk biz… Ah biz sevmeyi hepten
unuttuk. Ne yazıktır ki kocaman yürekli insanlara özenenimizde öyle az ki. Biz
kocaman yürekli kuşakların avuç kadar sevgisi olan nesilleriyiz. Daha kimseyi
şartsız koşulsuz sevemedik. Tebessüm sadakasını ancak ve ancak keyfimiz
yerindeyken verecek kadar cömertleşebildik. Sahi biz neden unuttuk “kocaman”
olmayı? Biz sevmenin asaletini nerede kaçırdık? Öyle ihtiyacımız var ki sevmeye
sevilmeye öyle çok ihtiyacımız var ki herkesi kucaklayacak kadar büyük olmaya.
Bugünün bir farkı olsun diye söylemeliyim ki büyük olmak
huzurdur. Kocaman bir yüreğimiz olursa kim üzebilir bizi… Kim reddedebilir… Açsak
ardına kadar dünyaya tüm benliğimizle kollarımızı ve sevsek inanılmaz bir
tutkuyla bütün yaradılmışları…
Ah bir olsak şöyle büsbütün koskocaman…
Ah bir olsak…
~Sözde Yazar~