18.08.2024

Ondan Sonra...

Çok seviyorum. Şiirlerinden yazılarından dilinden dökülen her şeye kadar beğeniyorum onu. Yüzlerce belki binlerce yazıya dökülmüş hâli, duygusu, düşüncesi, durumu var. Okudukça seviyorum, sevdikçe okuyorum. Böyle sevmek pek güzel diyorum. Bu kadar yazı ne olacak diye konuşurken onları derlemeye bir yere aktarmaya fırsat bulamadığından bahsediyor, atlıyorum hemen o fırsatın üstüne, ben yaparım diyorum. Hem zor değil ki bana her zaman yazılarının içinde kaybolan biriyim zaten diyorum kendi kendime. Başlıyorum Facebook notlar kısmındaki yıllarca birikmiş emeği yıl yıl bir yere aktarmaya. Çalışıyorum ve tüm molalarımı arşivlemeye ayırıyorum, yemekten artan, işten artan yoldan artan tüm zamanları cümlelerin içinde dolaşarak, onları oradan oraya aktararak geçiriyorum. Bazen takılıp kalıyorum bir cümleye bir satıra, tesir ediyor, öylece başka yere bırakıp gidemiyorum. Öyle paragraflar oluyor ki koca ekmeği ağzına tıkmışsında susuz yutmaya çalışıyorsun gibi oluyor. Yutamıyorum. Koca dilim bir ekmek gibi, bir ısırık ayva gibi kalıyor, büyüyor, çoğalıyor ilerleyemediği o yolda...

Çokça aydan sonra bitirip gururla teslim ediyorum. Bitti diye üzülüyor teslim ettim diye seviniyorum. Bu yolculuk beni büyüttü mü yoksa yordu mu diye düşünüyorum kendi kendime. Bir seneden fazla bende "Facebook notlar" kısmında oldukça emek vererek yazılar biriktiriyorum. Biriktiriyordum... Birikiyordu...

Çokça vakitten sonra kendi âlemime yüzümü dönünce notlar kısmının tamamen kalktığını gördüm. Kendiminkileri es geçmiştim. Tüm yazılarımın kolayca yok oluşuna öylece bakakaldım... Kısaca kendiminkileri  kurtaramadım.

Sanırım hayattan şu dersi çıkarmanın vakti gelmişti; başkalarına harcadığın emeğe seninde ihtiyacın varsa dengeyi koru. Korumadım. Bu benimle alakalı. Yaptığım kişiye değdi, söylediğim her şey benimle alakalı. Bazen seninle alakalı işler yolunda gitmediğinde boşa gittiği hissine kapılırsın. Boşa gitmez eksiklikler olur sadece. Bazı eksiklerin telafisi olmaz ama öğretisi olur. Değil mi ki en iyi kazançlar bazı kayıpların ürünüdür. 

Ben bir kaç duyguyu elden çıkardım. Bir kaç emeğin yok olmasına bile isteye izin verdim ben bir kaç güzel şeyin o kadar güzel olmadığını anladım. Baştaki satırlardan apayrı bu satırlar ama devamıdır yine de bu hayat hikayesinin. "Kendinden verirken kendine ne verdiğindir sana kalan." Üstüne başka benzer şeyler yaşayınca bunu ancak anladım. Bir örnekle bütün duyguları anlatamam, bir yazıyla bütün yazılmamışları ortaya dökemem ama cesurum ve kendimle yüzleşecek kadar yüzüm var. Sorduğum soruların ve verdiğim cevapların içinde yollar var beni güzel yerlere vardıran. konum ne olursa olsun kendime çıkmayı başarabiliyorum. Üzgün halimi teselli edebilir, zarar görmüş halimi ayağa kaldırabilir, hatalarından utanan halime yeniden başlama gücü verebilirim. Kendimi defaatle sevebilir, kendimi şefkatle iyileştirebilirim. Çünkü ben kendimi azarlamayı değil eksikleriyle ve hatalarıyla da var olan acizliğimi de kabul etmeyi tercih ettim. Ne yaşanırsa yaşansın önce sen kendini bir çocuk edasıyla şefkatle sarıp sarmala ve yetişkin halinle toparla...  Ve daima sevmeyi tercih et...

Bu müzik kendini sevenlerin olsun....