Bir bulut gibi yüklenip yağmak isterdim tüm sokaklarına, gece yağmurlu sokakların farklı bir ıssızlığı olur, bir o kadarda güzel. Bir pencereden sokak lambasının yola düşen ışığına uzun uzun bakmak gibi bir yalnızlığım var. Düşününce, sorunca kendime bu yalnızlık ne zaman başladı, herhalde ezelden beridir var derim. O camların soğuğu, o aydınlanan yolun güzelliği ve kimsesizliği... Kim senin kayıp parçan? Aramakla bulunmayan uyuyor mu diye bakarken yoran tüm geçmişli zamanların ve şimdiki zamanın yorgun yitik ömrüne biri ses versin. Hangi insan gölgesinde dinleneceğim ve hangi insan ile ünsiyet halinde olacağımda konuştuklarım körelmek yerine ziyadeleşecek... Bir kırgın şiirin en vurucu cümlesinde kalmış gibiyim.. Kırılmak için tekrar tekrar aynı cümleyi okuyup hüzünlendiğim... O kadar ciddi yaşadım ki zaman zaman gülmekten haberim olmadığına emin oluyorum. O kadar tuttum ki kendi iplerimi salarsam kendi kendimi durduramamaktan korkuyorum. Hep derlenen, toparlanan, düzgün olan olmaktan sıkılıp bunaldığım bir ben içimde. Delice yaşamak, düşünmeden içimden geldiğince davranmak ve hiç kimseye verecek hesabı olmayan biri olmak isterdim.
***
Ve ben aslında bekledim...
İtinayla gelişini bekledim.
Sen ise bazen geldin, bazen gelmedin...
İlk bekleyişlerimde saçlarım upuzundu derme çatma toparlar bilgisayardan yazardım yazılarımı. Sonraları bekleyişler gibi onlarda kısaldı. Sonra yüzüme değmeyen saçlarım gibi kısacık yazılar yazmaya başladım hem de sadece telefonla. Ve azalan çok şey oldu zamanla içimde. Ömür bile azaldı. Uzunca cümleler kurardım üşenmeden, şimdi kurduğum cümleleri topluyorum hayattan. Epeyi dağınık ortalık, şimdi temkinliyim diye kızamaz kimse bana. Haklı sebeplerimi anlatmanın bile haklılığına tahammülüm yok.
Denir ki; " birini severseniz, cümlelerini de seversiniz." O zaman "tüm muhabbetsizlikler aşksızlıktan" derken doğru söylüyor demek ki üstad. Aksine gelecek olursak. Sevmek azizim kesinlikle paylaşmak. Hem de öyle karınca yuvasına yiyecek taşır gibi Allah ne verdiyse, tüm gayretle... Öyle delice öyle bitmez tükenmez bir gayretle taşımak lazım ama yoruluyor insan, karınca kadar gayreti yok sevgisinin huzrunda. Öyle itibarsız sevmek de ne bileyim kış güneşinden sıcak ummak gibi...
Öyle zamanlara denk gelir ki, içinde ne varsa dökemezsin ortaya. Kimse anlamaz neler oluyor, anlatmak çok zor, denemekle değil belki zamanla bakmak lazım hâl ne üzerinedir. Konuşuyoruz onunla ah canım halin nicedir diyorum da aylardan beridir cevap alamıyorum. Ey kalbim halinden haberdar et beni. Ey kalbim anlat bana da olanları ben seni ne zaman yoklasam diyecek bir şeyin olurdu, orada öylece susuyorsun, susuyoruz... Bu suskunluk da yorar dolar taşar. O zaman ne yapacaksın... Ne yapacağız?
***
Aşkın bir yeri yurdu olsa orası kesin İran olurdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder