Benim bile içine giremediğim ki ayarlarını böyle yaptım, bir blogum var. Kendime şunu diyorum yazacak bir şeyin yoksa o sayfaları ziyan etme. Okul yıllarında notu az tutulan derslerin defterleri arttığında o kısmı topluca kapatıp bantlardım. Belki geriye dönüp bakarım diyerek o sayfaları neden serbest bırakmadım. Ya da neden hiç geride bıraktığım bunun gibi pek çok şeye geri dönüp bakmadım...
Bugün bunu düşündüm... Devamı olmayan şeylere ilgim yok. Ben emek vermeyi ve devam eden şeyleri seviyorum. Rutinleri seviyorum, düzeni seviyorum, alışkanlıklarımı sevmeyi seviyorum... Sürpriz sevmiyorum, birden büyüyen, birden parlayan, birden değişen değişklikleri sevmiyorum... İstifçiliği hiç bir zaman sevmedim. Yaşamayanları da yormaya meraklıdır insan. Yormayınız ve yorulmayınız. Hayat çok kısa ve her gün bütün verdikleriyle sevilmeyi hak ediyor 🌺
Bloğunuza her girişimde dikkatimi çeken bir cümle vardı; "Bu blog, yazmayı konuşmaktan daha çok seven biri tarafından yazılıyor." Aynen ben gibi diye düşünürdüm. Uygun zamanda, uygun yerde konuşmayı da severim ama yazmak hep ağır basmıştır.
YanıtlaSilBugün bloğunuzda çok sayıda güncelleme yaptığınızı fark ettim. Ancak bir şey daha dikkatimi çekti: Bu blog hassas içeriklidir... Bloglarda bu ifade ilk kez dikkatimi çekti. Keşke hassas, duyarlı insanlar çoğalsa da hassasiyet ve anlayış dalga dalga çevreye yayılsa, diğer insanlara da bulaşsa...
Sevdiğiniz pek çok şeyi ben de seviyorum. Ancak inanıyorum ki küçük sürprizler ve küçük mutluluklar da hayata renk katar.
Yazmaya ve güncellemeye devam edin lütfen.
Sevgiyle.