Eczacıma mesaj atarken hep çiçekli emoji kullanıyormuşum, senden başka kimse bana çiçek yollamıyor, eşim bile dedi. Mutlu oluyormuş ben yazdıkça. Bir başka arkadaş atanıp iş yerinden ayrıldı, senin yerin ayrı dedi bana çünkü ona kimse merhaba, günaydın, nasılsın demediği vakitlerde hep ben demişim. Böyle tatlı şeyler oluyor arada. Kendinle muhasebende eksiye düştüğünde kaderin sahibi ufak dokunuşlar yapıyor. Gayrete devam iyi şeylerde oldu bu yolda diyor ve sen o dokunuşla daha fazlası olmaya kendince söz veriyorsun.
Hayatın içinde çok fazla olumsuzluk var hepsinden kaçarak kurtulmak namümkün. Bu ciddi bir yalnızlık doğuruyor. Dedikodudan kaçman gerekiyor, hayatını malayani işler peşinde harcayanlarla muhabbet zaten çok zor. Bir ara "birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız" sözünden mütevellit kendimi ölesiye zorladım. Sonu hep hüsran. İnsan sevmiyorum ben. Güzel insan olacak yoksa sevmek de zor mesele. Kendimi zorla zorlaya sevmeye gayret etmekten öyle yoruldum öyle zorlandım ki bir dost elini uzattı o sevmek bu sevmek değil bırak artık dedi. Hafifledim... Sevilmeyecekleri de sevmek benim görevim mi, başarıyordumda, ama benden çok şey gitti. İssızlığıma süratle geri döndüm. Sessizliği dinleyerek dinlenmeye başladım tekrar.
Bazen herşey üst üste gelmiş, gerçekten gergin bir anımda huzur dolu biri gelip "sakin ol Özlem herşey yolunda" diyor. Bu zaman zaman tekerrür ediyor. O sesi alıp kendime saklamak istiyorum. O huzuru alıp gittiğim her yere götürmek ihtiyacım olduğu her vakit duymak istiyorum. O sihirli cümleyi bana zor zamanlarda getiren kaderin sahibi, ben onun sevdiği kul olayım diye kendimi zorlarken yaptığım fedakarlığın karşılığı olarak veriyor (belkide)
Bu muazzam döngüde benim yerim ne bilmiyorum. Ama onun bana ansızın en olması gereken zamanlarda verdiği, gönderdiği, gösterdiği her şeyi çok ama çok seviyorum...
***
#birfotoğrafbiryazı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder