Annem aynı kahvaltıya uyandırmış yine bizi. Patates kızartmamış, yumurta haşlamamış, peynirin soluk renkli tarafına ekmek uzatıyoruz. Kim inandırmışsa bizi küflense dahi yenir hatta kıymetlidir diyerek, yiyoruz işte hatta tadı güzelmiş gibi yapıyoruz birbirimize. Aynı sofrada kardeşlerimle bağdaş kurmuşuz. Boy boy dizilmişiz... Annem bizi çok parçalı bir vitrin süsü gibi boy boy dizmiş hayatın içine...
Bir sofra örtüsü geçirmişiz dizlerimizin üzerine ve hep aynı sıkılgan, sade kahvaltımızın bardağına bir bardak daha eklememiz icap etmiş. Saadet ablanın ayak sesleri ilişiyor çünkü kulaklarımıza ve her günkü gibi aynı vakitte çalıyor kapımızı. Kim o! Demeden açıyoruz ve artık buyur demeden alıyoruz içeri. Saadet abla hayat dolu ve eminim kahvaltıda zeytin yiyordur hatta ev ahaline patates bile kızartıyordur. Ama biz... Biz kahvaltıya uyanmamışız sanki küskün ve umutsuz bir güne mecburen merhaba demek için bir araya gelmiş bi çare çocuklarız . Saadet abla elinde bir tabakla gelmiş bu sefer üstünde örtülü bir peçete... Peçete yağlanmış ve şeffaflaşmıştı altından görünen o siyah katık, hayatımızın bir sabahına, sanki tüm siyahlığına rağmen renk katmıştı...
En sevdiğim yazarlardan Caner Çaylak, senden etkilenerek senden ilham alarak yazdığım bir yazı. Umarım bir gün hak ettiğin yeri bulursun 🌺
#yarımhikaye
#birfotoğrafbiryazı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder