Sessizliğin içinde sesim oluyorsun zaman zaman. Susturmak istemiyorum seni. Öyle güzel anlatıyorsun ki hep anlat istiyorum. Anlat bana. Nasıl bitiyordu sonu okuyucuya bırakılmış hikayeler. Ben sana bıraktım, kendimde dahil buna. Ben sana yaslandım, gölgemde dahil buna...
Geçen bir eğitimde hayal etme kabiliyetimi yitirmediğimi, ümit olduğunu farkettirdi hoca. Koca sınıfta üç kişiydik. Sınırsızca her şeye sahip olsaydın bununla ne yapardın diye sorulduğunda hala dünyayı gezmekten başka bir şey istemeyenler var. Dünya'da seni aramak çok sığ değil mi? Bulsam ne olacak. Ben ne yapardım söylemeyeceğim. Sen yinede bileceksin. Hayallerim amacım değil, koştuğum ki koşmak diyorum bir dönem insan asla yürüyemiyor, o yolda sen yoksun. Seni ayırıpta bir kenara bakmıyorum ben. Bendesin mütemadiyen. Bendeki seni seviyorum. Gidesin de yok zaten.
En baştan anlat bana istiyorum. Bazen iki kere aynı hikeyeyi okumak çok sıkıcı geliyor ben yapamıyorum. Bir kere iyi okumayı tercih ederim ama seni dinlemek öyle mi... Ağır aksak anlat, unuttuğun satırlara döne döne anlat, ne anlatıyordum diye diye anlat istiyorum. Çünkü aslında sende kalmaktan başka hiçbir şeyle ilgilenmiyorum...
Bir kelimenin yanına bazen bir kaç kelime daha koyup derdini anlatmak uzun sürebiliyor. Ne desem, ne yazıversemde işte tam da şuracığa denk düşse, ben de işte "halim budur" deyip rahatlasam, dönüp okuduğumda bir ah desem diyorum. Olmayınca olmuyor, sonra hızır gibi yetişiyor başka bir güzelin cümlesi ve diyor ki;
"Gül yaprağı gibir o, nüsha-i kur'an arasında ..."
Ahh...
Vesselam.
#birfoğrafbiryazı
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil